Rosenhan Deneyi Nedir ? | Amacı, Sonucu ve Etkileri
Rosenhan Deneyi Nedir ? Rosenhan Deneyi Neyi Amaçlamıştır ? Rosenhan Deneyi Nasıl Gerçekleştirilmiştir ? Rosenhan Deneyi Sonuçları ve Etkileri
“Deli olmak istiyorum çünkü normalliği denedim ve bunu istediğimi fark ettim.”
Rosenhan Deneyi Nedir ve Neyi Amaçlamıştır ?
Rosenhan deneyi, akıl hastası olarak nitelendirilen insanlara ne kadar doğru bir teşhis konulduğunu incelemek amacıyla yapılmış bir deneydir. Psikiyatrik tanılar üzerine akıl hastası olarak değerlendirilen hastaların gerçekten doğru bir teşhis ile ele alınıp alınmadığını öğrenmeyi amaçlamıştır.
Deney, Stanford Üniversitesi öğretim üyesi olan Amerikalı psikolog David L. Rosenhan tarafından planlanmış ve yapılmıştır. Deney 1969 ile 1972 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. David L. Rosenhan bu deneyi ile psikiyatri tarafından konan tanıların doğruluğuna ve geçerliliğine adeta meydan okumuştur.
Rosenhan deneyi, deneyin sahibi olan David Rosenhan tarafından 19 Ocak 1973 tarihinde Science dergisinde “On Being Sane in Insane Places (Deli Bir Yerde Akılı Başında Olmak Üzerine)” başlığı ile makale şeklinde yayımlanmıştır.
Rosenhan Deneyi Nasıl Gerçekleştirilmiştir ?
Bu deney iki aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada, Rosenhan ve arkadaşları sahte hasta numarası yapmakla başladılar. Toplamda sekiz kişilerdi; üç kadın ve beş erkek olmak üzere. Hepsi farklı farklı akıl hastalığı semptomları uydurarak bu durumların kendilerinde gerçekleştiğini iddia ettiler. Biri halüsinasyon gördüğünü, biri gaipten sesler duyduğunu ve diğerleri de bu şekilde türlü türlü psikolojik rahatsızlıklar yaşadığını iddia etti. Ve en nihayetinde kendilerini kliniklere hasta olarak kabul ettirdiler. Bu deney bu şekilde ülkenin beş farklı eyaletinde birbirinden bağımsız hastanelerde tekrarlanmıştır. Kliniklerin kabul etmiş olduğu bu sahte hastalara psikiyatrik tanılar da konuldu.
Sahte hastalar kabul edildikten ve kendilerine teşhis konulduktan bir süre sonra deney icabı normal davranışlar sergilemeye başladılar. Klinikteki görevlilere artık kendilerini iyi hissettiklerini bildirdiler. Tabii bu sahte hastalar hiçbir görevli tarafından ciddiye alınmadılar bununla birlikte sahte hastalara ilaçlarını almaya devam ettikleri takdirde hastaneden çıkabilecekleri söylendi. Denekler neredeyse 19 gün boyunca hastanede yattılar. Daha sonra hastanede, sahte hastalardan birisine ‘remisyonda şizofren’ yani hafif şizofreni tanısı konuldu ve diğerleri serbest bırakıldı.
Deneyin ilk aşaması gerçekleştirildikten sonra basında fazlaca yer edinmişti. İlk aşama bittiği zaman, bir klinik Rosenhan’dan deneyi kendi kliniklerinde yinelemesini istedi ve kendi klinik görevlilerinin sahte hastaları gerçek hastalardan ayırt edebilecekleri garantisini verdi. Tabii ki Rosenhan bu teklifi kabul etti ve bu şekilde deneyin ikinci aşamasına geçmiş oldular.
Deneyin ikinci aşamasının gerçekleşeceği haftada Rosenhan’ın anlaşmış olduğu kliniğe 193 akıl hastası gelmiş. Bu 193 hasta içerisinden 41’ine sahte hasta olabilir denilmiş ve 41 hastadan 19’unun her biri klinik çalışanları ve psikiyatrlar tarafından kontrol edilmiş ve kliniğe öyle kabul edilmişlerdir. En nihayetinde 41 hastaya sahte hasta olabilir şüphesiyle yaklaşılmıştır. Fakat Rosenhan, bu sürede kliniğe hiç sahte hasta göndermemiştir.
Rosenhan Deneyinin Sonucu ve Etkileri
Gayet sağlıklı olan Rosenhan ve arkadaşları akıl hastası rolü yaptılar ve ve bu sayede kendilerini akıl hastanelerine kabul ettirdiler. Hastane çalışanları ve psikiyatristler bu kişilerin hasta rolü yaptıklarını bilmiyorlardı ve onlara inandılar. Sahte hastalardan biri 20’li yaşlarda bir psikoloji bilimi öğrencisi, üçü psikolog, biri pediatr, biri psikiyatrist, biri ressam ve biri de ev hanımıydı. Ve en önemlisi de bu sahte hasta grubunda olan kişilerin hiçbirinde hiçbir akıl sağlığı problemi bulunmuyordu. Ayrıca psikolojik bir geçmişleri de yoktu ve geçmişe dayalı herhangi bir raporları da yoktu.
Deney sonucundan da anlaşılacağı gibi akıl sağlığı hastaneleri veya klinikler sahte hasta ve akıl hastalarını ayırt edememişlerdir. Normal sağlıklı bir birey ile gerçek akıl hastalarını birbirinden ayırt edemedikleri apaçık ortadır. Bu nedenle haklı olarak, psikiyatri enstitülerine karşı bir güvensizlik oluşmuştur. Ayrıca akıl hastası olmayan birine psikiyatrik tanılar konulması sebebiyle kliniklerde gerçekleşebilecek dehümanizasyon (gayri- insanileştirme) tehlikesini de ortaya koymuştur.
Deney gerçekleştirildikten sonra psikoloji biliminde psikiyatrik tanının önemi ve ne kadar etkili olduğu gibi konular münazaralara konu olmuş ve çok ciddi bir biçimde tartışılarak değerlendirilmiştir.
GIPHY App Key not set. Please check settings
31 Comments