Türkiye’de Grafik Tasarım | Grafik Tasarımın Türkiye’ye Gelişi, Gelişimi ve İlk Türk Matbaası – Müteferrika
Türkiye’de Grafik Tasarım
Grafik tasarım kavramını baskı sanatı ve teknolojisinden ayrı düşünmek olanaksızdır. Bu nedenle Türkiye’de ilk kurulan basım evinin Türk grafik sanatının ilk filizlendiği ortam olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Türk grafik sanatlarının başlangıcı olarak ise iki görüş üzerinde durulur: Müteferrika Matbaası ya da Cumhuriyet sonrası. Bu çalışmanın amaçlarından biri, bugün geleneksel olarak adlandırıp konumlandırdığımız bazı sanatları farklı bir bakış açısıyla yorumlayarak çağdaş grafik tasarımla olan bağlantılarını vurgulamaktır. Bu yaklaşımla, Türk grafik sanatlarının başlangıcı olarak kabul edilen tarihlerin çok daha gerilere götürülebileceği ortaya konacak; ayrıca, küreselleşme ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte, tasarım alanında ulusal kimliklerin tehdit altında olduğu günümüz dünyasında, geçmişin kültürel mirasını bugüne taşımanın artan önemine dikkat çekilecektir.
Grafik Tasarımın Türkiye’ye Gelişi ve Gelişimi
Rönesans’ın Avrupa’nın kültür yaşantısına kazandırdığı değerler, 18. Yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı toplumunu da etkilemeye başlamıştı. Bazı Osmanlı aydınları Batı’daki bu uyanışın farkındaydı. Bunlara göre, Avrupa’daki toplumsal ve düşünsel yenilikler Osmanlı toplumuna da aktarılmalıydı. Bu yeniliklerin ilki, savaş ve savunma bilimi konularında uygulanmaya başlamış; ordu, yeni baştan örgütlenmiştir. Osmanlı toplumu, Batı’da iki yüz yıl önce başlayan aydınlanma sürecine yeni yeni giriyordu. Dönemin simgesi olan lale, bu devrin “Lale Devri” (1718-1730) olarak anılmasına yol açmıştır. Bu yenilikçi ortam için ilk Türk basım evi de 1727 yılında Sait Çelebi ve İbrahim Müteferrika tarafından kurulmuştur.Bilindiği gibi Osmanlı toplumunda suret; yani resim yoluyla betimleme İslam dini gerekçe gösterilerek yasaklanmıştı. Buna karşın, Osmanlı sarayında ki nakkaşhanelerde peygamber yaşamını konu alan siyer-ün-nebiler, sefernameler, fetihnameler, hamseler ve surnameler; hattat, müzehhip, nakkaş ve müsavvir olarak adlandırılan sanatçı topluluğu tarafından yazılıp resimlendiriyordu. Bu sanatçılar arasında en önemlileri; Sinan Bey, Nigari, Nakkaş Osman, Nakkaş Hasan Paşa, Nakkaş Kalender, Nakşi Ahmet Efendi ve Levnidir.
İlk Türk basım evi 1727’de kurulmuştur ama, Türk topraklarında ilk basım evinin kuruluşu çok daha eskilere uzanmaktadır. 1493 yılında, yani Gutenberg’ten 43 yıl sonra yerleşen Museviler İstanbul’da ilk basım evini faaliyete sokmuşlar. Sivaslı Apkar adında bir Ermeni ise 1567’de bir başka basım evi açmıştır. 1627 yılında da Rumlar kendi basım evlerini kurdular.Bir görüşe göre İbrahim Müteferrika, azınlıkların kurduğu bu basım evlerinde deneyim kazanmıştır.
Türkiye’deki ilk kağıt fabrikası İstanbul’un Kağıthane ilçesinde 1453 yılında kurulmuştur. Kuruluş tarihi bilinmeyen Bursa’daki kağıt fabrikası ise 1520 yılına kadar faaliyet göstermiştir. Bu işletmelerin üretimi daha çok hattatların kağıt taleplerini karşılamaya yönelikti. İbrahim Müteferrika, basım evi kurulduktan sonra bir kağıt fabrikasının kurulması için girişimlerde bulundu ve 1746 yılında Yalova’nın Elmalı köyü yakınında Yalakabat Kağıt Fabrikası faaliyete geçti. Bu fabrika kağıt üretimi 19. yüzyıl ortalarına kadar sürdürmüştür.
İbrahim Müteferrika 1729 ile 1742 yılları arasında 17 tane kitabın basımını gerçekleştirdi. Bunlardan “Vankulu Sözlüğü” için Arap harfleri ilk kez metal döküm olarak hazırlanmıştır. “Cihannüma” ve “Tarih-i Hind-i Garbi” adlı kitaplarda ise ilk defa resim ve haritalar kullanıldı. Latin harfleri ilk kez “Grammaire Turque” (Türkçe’nin Grameri) adlı kitabın basımında kullanılmıştır.
İbrahim Müteferrika’nın 1745’te ölümünden sonra Türk Basım Sanatı uzun süren bir krize girdi. Müteferrika’nın çoğaltma yoluyla kitap fiyatlarının ucuzlaştırma ideali ne yazık ki daha sonraki yıllarda da gerçekleşmemiş; bilgi, yönetici azınlığın tekelinde kalmıştır.
1784’te Fransa’nın Türkiye elçiliğine atanan Choiseul Gouffier’de kendi kişisel çabaları ile İstanbul’da bir basım evi kurdurmuş ve 3 adet Türkçe kitabın basımını gerçekleştirmiştir.
1830’lu yıllarda İstanbul’da bit litografi atölyesi kuran Jacques ve Henri Caillol, Çok sayıda resim ve çizimi taş baskı yoluyla çoğaltmışlardır.1850’lerden sonra dergi yayıncılığı ve posta pulu basımına başlandı. O yıllarda grafik tasarım konusunda uzmanlaşmış sanatçılar bulunmadığından, bu işler ressam, hattat ya da kaligrafi sanatçıları tarafından üstleniyordu.
Türkiye’de grafik tasarım alanında uzmanlaşma Cumhuriyet’in ilanından sonra başlamıştır. 1920’lerde Münif Fehim, İhap Hulusi ve Kenan Temizan kitap kapağı, basın ilanı ve afiş alanında yaptıkları nitelikli çalışmalarla Türk grafik tasarım sanatına öncülük etmişlerdir. Almanya’da grafik sanatlar eğitimi görmüş olan İhap Hulusi ve Kenan Temizan’ın bütün yaptıklarında Kuzey Avrupa grafik üslubu egemendir.
GIPHY App Key not set. Please check settings
34 Comments