Pastavilla’nın Hikayesi | Kartal Makarna’nın Pastavilla’ya Dönüşmesi
Batmakta Olan Bir Şirketin Kurtuluşunun Adım Adım Hikayesi
Şu anda Pastavilla olarak bildiğimiz makarna markasının aslında bilmediğimiz bir hikayesi var. Bir şirketin pazarlamanın gücüyle tekrar ayağa kalkması hatta şahlanması açısından güzel bir örnektir. Doğru stratejiyle batmanın eşiğinden kurtulan Kartal Makarna’nın hikayesi…
Pastavilla, çok iyi bir şekilde İtalyan markası süsü verilmiş bir Türk markasıdır.
Evet, Pastavilla piyasaya ilk olarak Kartal Makarna olarak çıkmıştır. Kartal Makarna, 1928 yılında İzmir Kemeraltı’nda kurulmuştur ve markanın kurucusu İsmail Hakkı Ulukartaldır. Daha sonrasında şirket yönetimi Ali Ulukartal’a geçmiştir.
İlk zamanlarda işler gayet iyi gitmekteydi ta ki 1990’lara kadar… 90’lı yılların başlamasıyla ekonomik krizle birlikte Kartal Makarna’nın işleri yolunda gitmemeye başlamıştır. Ali Ulukartal, ekonomik krizin de eşliğinde şirketin batış noktasına gelmesini engelleyememişti, şirket neredeyse battı batacaktı.
Ali Ulukartal bir yol ayrımının ortasında kalmıştı, ve bir karar vermesi gerekiyordu; ya fabrikayı yok pahasına satıp zarar ederek bu dertten kurtulacaktı ya da bir şans daha verip risk alarak yoluna bir şekilde devam edecekti. Ulukartal, çok kritik bir noktadaydı ve seçimini şirketin geleceğini kurtarmaktan yana yapmıştı. Yaptığı seçimin ve aldığı risklerin çok doğru bir yol olduğunu görüyoruz. Peki bu yolda nasıl ilerledi ve bugünlere nasıl geldi?
Ali Ulukartal batmakta olan şirketini kurtarmak için hemen profesyonel bir yardım almak istedi ve Nur Demirok’un kapısını çaldı. Nur Demirok’un şirketi kurtarma operasyonu ile marka yeniden doğacaktı. Bu doğusun ilk adımı ise; bu makarna markasının tamamıyla İtalya ile özdeşleşmesi gerekiyordu. Bütün planı bu fikir üzerinden yürüterek devam ettiler.
Bu pazarlama stratejisi ile marka yenilenmeye, baştan yaratılmaya başlanıyor ve adım adım ilerleniyor:
- Marka ismi Kartal Makarna’dan Pastavilla’ya çevriliyor.
- Marka olarak İtalyan havası verildi ve İtalya’dan lisansı olan bir markaydı.
- İtalyan lisansı olmasına rağmen Türkiye’de üretiliyordu ve “Türk Malı” algısını kaybetmek istemedikleri için onun da üzerinde durulmaya özen gösterildi.
- İtalya’ya giderek; Türkiye’de olmayan makarna kalıplarını üretim için getirdiler.
- İsmi artık Pastavilla olan bu markaya markasına yeni bir logo lazımdı. Logoyu İtalyan bayrağının da içerisinde bulunan buğday ve güneş kullanarak yapıldı.
- İtalyan asıllı ve Levanten olan İzmirli Hugo Reggie ile çalışmaya başladılar. Reggie’nin pazarlamayla vs. hiçbir ilgisi ve alakası yoktu fakat şirket imajını desteklemesi amacıyla pazarlama müdürü yapıldı.
- Hugo’nun rolü burada bitmiyor. Hugo Reggie markanın reklam yüzü haline gelmişti ve “makarna ustası” olarak tanıtılıyordu.
- Son adım olarak markanın yeni imajıyla birlikte basının karşısına çıkması gerekiyordu ve 1992 senesinde basının karşısına çıktı. ve o dönem, yabancı sermayenin düşük olduğu bir dönemdi fakat Pastavilla yine de basının karşısına çıktı.
Pastavilla gerçekten bir İtalyan markasının lezzetine ve görünümüne sahipti. Ve bütün bu çabanın sonunda marka büyük bir ilgi görmüştü. Verilen doğru kararlar ve yürütülen doğru stratejiyle Pastavilla dünyanın tanıdığı bir marka haline gelmeyi başarmıştı. Artık Pastavilla herkesin tanıdığı ve bildiği bir tattı.
Ali Ulukartal Pastavilla’yı 1995 yılında Koç Holding’e sattı. Sonrasında Ulukartal yine İtalya’dan devam ederek İtalyanca “yeşil” anlamına gelen “Verde” kelimesini markalaştırarak bir zeytinyağı şirketi kurmuştur.
Pastavilla markası, 2010’da makarna pazarında “premium” derecesinde pazar lideri olmuştur. 2019’da ise Durum Gıda’ya satılmıştır.
GIPHY App Key not set. Please check settings
41 Comments