Tasarım | Tasarımcı | Tasarımcının Yeterliliği
Tasarım
Grafik tasarım bir şeyi akılda oluşturma ve onu biçim ile anlatmaktır, bir nesnenin akılda sonradan oluşturduğu biçimi desen ya da çizgilerle göstermektir.
Tasarım, algılanmış bir olayın bilinç içeriğinde ortaya çıkan imgesi ve ayrıca zihinde oluşturulan biçimdir.
Grafik biçim, desen ya da nesnelerle bir yüzeye işlenen görsel ifadedir, bu görsel ifadenin geliştirilip doğru mesajı iletmek için iki veya üç boyutlu bir düzlemde organize edilmesi ise grafik tasarımdır ve bu tasarımın en büyük amacı hedef kitlesiyle etkileyici bir iletişim kurmaktır.
Tasarımcının Yeterliliği
Tasarımcı işin kimliğine bürünmelidir. Her zaman söylediği söze uygun kimlikler yansıtmalıdır. Mesela; deterjandan söz ederken hamarat bir ev kadını, jiletten söz ederken kenar mahalle bıçkını olabilmelidir. Hayal gücü, yetenek, çok çalışma… Her parametreyi bir arada bulunduran ve bulundurması gereken kişidir. Tasarımcı, başkaları adına konuşan kişidir. Üreticinin sözünü görsel dile tercüme edip, hedef kitlesine iletmekle görevlidir. Bunu yaparken kendi kültürel ve mesleki birikimlerinden yararlanır elbette ama bu birikimi, kendini anlatmak için değil, ürünü anlatmak için kullanır.
Tasarmcının yeterliliğini genel olarak şu dört başlık altında inceleyebiliriz.
- Tasarımcının Kültürel Gelişimi
- Tasarımcının Mesleki Gelişimi
- Tasarımcının Toplumla İlişkisi
- Teknolojik Gelişim Takibi
1. Tasarımcının Kültürel Gelişimi
Her insan gibi kültür açısından tasarımcının da gelişimi önemlidir. Tasarımcı içerisinde bulunduğu kültürün gelişimine ayak uydurmalıdır. Daha geniş bir bakış açısına sahip olmasında da etkilidir. Kültürel zenginlik seviyesinde iyi bir noktada olduğu zaman süresince yapacağı özel gün afişlerinde kültürünü bildiği ve sahiplendiği için istediği gibi bilinçli bir şekilde yansıtabilir. Tasarımcının birçok kültüre de ayak uydurması ve gelişimlerini takip etmesi onun için büyük bir avantaj olur.
2. Tasarımcının Mesleki Gelişimi
Tasarımcı, mesleki açıdan belli bir yeterliliğe sahip olmasına rağmen grafik tasarım artık teknoloji ile direkt bağlantılı olduğundan dolayı teknoloji geliştiği sürece grafik tasarımda gelişeceği için tasarımcının da aynı doğrultuda gelişmesi gerekir. Teknolojiye, yeniliklere yetişip, gelişimini sürekli devam ettirerek edindiği yenilikleri hemen benimsemeli ve üzerine katarak kendini geliştirmeye devam etmelidir. Yani tasarımcının sürekli gelişmekte olması gerekir. En ileri teknoloji ve bilgilerle tasarımlarını ortaya çıkarması gerekir.
3. Tasarımcının Toplumla İlişkisi
Tasarımcı, toplumun bir parçası olarak tasarımlarında toplumu yansıtarak toplumla bütünleşebilir. Empati yeteneği gelişmiştir ve istediği topluma ulaşabilmek için ister istemez yoğun bir empati kurar. Toplumun fikirlerine önem verir böylelikle toplumun düşüncelerini kendi süzgecinden geçirip tasarımlarını öyle ortaya koyar.
Tasarımcı, tasarımının toplumda nasıl bir izlenim bırakacağını daha önceden anlamak için toplumla birlikte çalışmalı ve bu doğrultuda hareket etmektedir.
Farkında olmadan toplumda tasarımcıya yardımcı olur. Tasarımcı, gözlemci bir kişilik olduğundan dolayı tasarım süreci boyunca toplumda dahil her şeyi gözlemler ve belleğine aldığı görüntüleri fikirleriyle bağdaştırır.
4. Teknolojik Gelişim Takibi
Teknoloji, insanoğlu çevresini yönetme gereksinimi duyduğundan beri sürekli bir değişim göstermektedir. Bu nedenle teknoloji üretme becerisi, insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özellik olarak nitelenebilir. “Bilginin uyarlanması üzerine kurulu bir sistem” olarak tanımlanan (Volti, 1995) teknolojideki değişimler, bilgi verisinin artan ivmesiyle süreklilik kazanır. Teknolojinin sürekli değişimi üzerine yapılan çok sayıda çalışma değerlendirildiğinde (örn. Norman, Teich, Littler, Volti), teknolojinin görünümü ile oluşum ve gelişim süreçlerinin, yazında önemli tartışma odakları olarak öne çıktığı görülmektedir. Mesthene’e göre teknoloji, sosyal değişimi iki yolla eyleme geçirir:
- Fırsatlar yaratarak
- Bireyler ve toplumlar için yeni sorunlar geliştirerek.
Bu bakış açısı ışığında, değer değişimine neden olan teknolojinin ana misyonu, toplumu sosyal değişimlere zorlamaktır. Buna göre toplum gereksinimleri, yeni teknolojilerin geliştirilmesi için gerekli bir koşul olarak değerlendirilemez. Mesthene’in yaklaşımı ve bu yaklaşımı destekleyici çalışmaları, Norman tarafından da doğrulanmış ve yeni teknolojilerin kullanımına dair bir örneklem ile özetlenmiştir:
“Neden teknolojik gelişimin bazı sonuçları yararlıyken bazıları değildir? Belki de bunun nedeni, teknolojinin kazayla geliştirilmiş olmasıdır. Teknoloji planlanmamıştır, yalnızca oluşmuştur. Doğadaki basit gereçlerin kullanımıyla, yavaşça başlamıştır (Norman, 1993).”
Mesthene ve Norman, teknolojideki değişimlerin rastlantısal oluşumunu vurgulamışlardır. Bu yaklaşımlar doğrultusunda, rastgele gelişen yeni teknolojilerin, günlük yaşama olası katkıları üzerine varsayımlarda bulunmanın zorluğundan söz edilebilir. Littler (1988) bu konuyu, teknolojinin kendisini, gelecekte geliştirilecek teknolojileri tetikleyen, ve belirgin, önceden kestirilemeyen sonuçları olan bir güç olarak tanımlayarak tartışmıştır. Bu görüşe göre bir teknolojik gelişme, bir diğerini tetikleyerek bir teknolojik değişimler zinciri oluşturur. Bu tür yaklaşımlar arasındaki ayrımı ortaya koymak amacıyla, teknolojik değişimin genellikle tartışıldığı iki farklı bakış açısını değerlendirmek yararlı olacaktır. “Gereksinim çekmesi” bakışı, kullanılan teknolojinin, büyük ölçüde sosyal ve ekonomik baskıların sonucu olduğu önermesiniortaya atar. “Teknoloji itmesi” bakışı ise, teknolojik değişimlerin, uygulamalı bilgilerin sınırlarını, değişimleri tetiklemek ve kendi kullanımlarına yönelik fırsatlar yaratmakadına genişlemeye zorladığını savunur. Yukarıdaki bakış açıları incelendiğinde, nasıl ortaya çıktıkları veya hangi güçleri tetikledikleri önemsenmeksizin, teknolojik değişimlerin; yaşam biçimleri, gereksinimler ve toplum veya bireylerin ürünleri ile sürekli ve yakın bir ilişki içinde oldukları söylenebilir.
Teknolojik değişimler, ürün tasarımının gelişiminin her aşamasında belirleyici etken olmuşlardır. Heskett’a göre bu günkü durumumuzu anlayabilmemiz için vazgeçilmez bir araç olan tarih, yeni gelişen teknolojileri tanımlayan tasarım pratiği ile ilgili bütüncül bulgular kapsamaktadır. Değişim, doğası ve hızı gereği bu konuda pek yol gösterici olmasa da; tarih, gelecekle yüzleşme konusunda tek kesin kaynak olarak gösterilebilir. Teknolojiyi açıklayan geleneksel yaklaşım, ‘gereksinim’ ve ‘yarar’ kavramlarını vurgular. Buna karşın, farklı kapsam ve tartışmalarda teknolojik gelişimin tarihinde insan gereksinimlerinin rolü ön planda tutulmuştur. Halihazırda, teknolojinin kesişen iki tarihi vardır: Nesnelerin ve icatlarının anlam bulduğu ilişkiler sisteminin tarihi; sürekliliği bilimin katkısı ile sağlanan bir biyolojk gereksinim bazında sistemlere evrilen nesnelerin tarihi. Her iki durumda da teknoloji, ‘gereksinim’ terimi ele alınmadan sağlıklı olarak incelenemez. Basalla’ya göre (1988), eğer insan yapısı dünya öncelikli olarak temel gereksinimlerin gerektirdiği kısıtlarla yapılandırılmış olsaydı, çok daha az çeşitlilik gösterecekti. Bu görüş; yeni teknolojilerin büyük ölçüde yeni buluş ve yaratımlara değil, daha önce geliştirilmiş teknolojilere dayanması ile açıklanmaktadır. Bu anlamda ‘süreklilik’ kavramı, teknolojinin evriminin ifade edilmesinde kullanılabilir.
Teknolojideki değişimlerin aşamalarını tanımlayan çeşitli varsayımların yanı sıra Langdon’ın (1984) çalışması, bir endüstriyel ürünün gelişim aşamalarının sürekliliğini vurgulamaktadır:
Aşama 1. Giriş (Tasarımda çeşitlilik): Önemli bir teknik inovasyon, birçok firma ve girişimci ile birlikte, yeni bir endüstriyi hayata geçirir. Bu durum, akışkan ve değişen bir pazarda rekabet eden çok sayıda ürün ünovasyonu ve farklı tasarımın ortaya çıkmasına neden olur.
Aşama 2. Gelişme (Tasarımda yakınsama): Ürün inovasyonu oranı düşer, ancak büyüyen talebin karşılanması ve maliyetlerin düşürülmesi için ana süreç inovasyonları devreye girer.
Aşama 3. Olgunluk (Tasarımda ayrımlaşma): Ürün kalitesinin artırılması ve/veya işgücü maliyetlerinin düşürülmesi için, ek süreç inovasyonları devreye girer.
Aşama 4. Düşüş: Firmalar, ürünlerine azalan talepten, çeşitli ürün ve süreç inovasyonu kaynaklı stratejiler ile kaçmaya yönelirler. Burada, her aşamanın bir öncekinin yerine değil, bir süreklilik esasında üzerine yapılandırıldığı göz önünde bulundurulmalıdır.
GIPHY App Key not set. Please check settings
33 Comments